Hak temelli çalışmalar yapan trans-feminist bir örgüt olarak uzunca bir zamandır siyasi otoritelerin LGBTİ+lara yönelik suç unsuru teşkil eden nefret söylemlerinin devam ettiğini gözlemliyoruz. 29 Ocak gününden bu yana, başta anayasal hak ve özgürlükleri koruma sorumluluğu olan kişi ve kurumlar tarafından yaygınlaştırılan, LGBTİ+ öğrenci ve aktivistlere yönelik nefret söylemi ve hedef gösterme kampanyasına karşı tüm LGBTİ+ Boğaziçili öğrencilerle dayanışma içinde olduğumuzu bildiriyor, demokratik değerlerin savunuculuğunu yapan hak temelli sivil toplum kurumlarını da nefret suçuyla mücadeleye çağırıyoruz.
LGBTİ+ların aşağılanarak ve kriminalize edilerek hedef gösterilmesi, hak savunucularının marjinalleştirilmesi ayrımcılık ve suçtur. Ne ele geçirilen gökkuşağı bayrakları suç unsurudur, ne de LGBTİ+ olmak suçtur. Toplumsal barışı sağlama sorumluluğu olan kişi ve kurumların bir toplumsal grubu hedef göstermesi kabul edilemez. Bu aksiyonlar gençlerin, öğrencilerin ve özellikle LGBTİ+ların ifade özgürlüklerine saldırı teşkil etmekle kalmamış, haksız tutuklamalara sebep olarak hak ihlallerini daha da büyütmüştür. Hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, hukuksuz uygulamalar konusunda Türkiye’nin son dönemdeki karnesini hatırlatıyor; kadınların ve LGBTİ+ların can güvenliğine, kişisel ve anayasal haklarına yönelik saldırıların durmasını istiyoruz!
Türkiye’deki feminist ve LGBTİ+ hareket geçmişte de mücadeleyle ve dayanışma içerisinde, nefret kampanyasından çıkar elde eden tarafların çabalarını boşa çıkardı. Demokratik haklarımızı, içinde bulunduğumuz dönemin iktidar odaklarına ve tüm atanmışlara karşı savunmaya devam edeceğiz. Çünkü LGBTİ+ hakları insan haklarıdır!
(Fotoğraf: Meltem Ulusoy)